27 Ekim 2011 Perşembe

Kafa değişmedikçe, sonuçlar değişmez.

Felaketler, aksilikler bir başladı mı, ardı arkası kesilmez. Kader, düşene de bir tekme sen vuracaksın der gibi, bütün terslikleri arka arkaya yollar. Sanki, “beni yıkamayan beni güçlendirir” diyen felaketzedeye, “yıkılmıyor musun? Bir de bunu gör bakalım” der gibidir. Daha geçen hafta bir terör baskınına şehit verdiğimiz gençlerimize üzüldüğümüz yetmiyormuş gibi, bu sefer 7.2 'lik bir deprem ile sarsıldık. Türkiye 17 Ağustos 1999 depreminden sonra, bu tür depremleri ruhen ve fikren kanıksadı, artık memleketin herhangi bir yerinde deprem olduğunda şoke olmuyoruz, sadece üzülüyoruz ve süratle kenetlenerek yardım elini uzatmaya çalışıyoruz. Van depreminde de yine aynı şekilde ülke, din, dil, ırk gözetmeksizin tek vücut oldu ve Van'a yardım elini uzatmak için çalışmalara başladı.

Her ne kadar kendi içimizde kavga gürültü kıyamet eksik olmasa da, bu tür felaket durumlarında bunları geçici olarak unutup, elimizden geldiğince gereken hassasiyeti göstermeye çalışıyoruz. Gelişen teknoloji ve medya yardımıyla, dünyada yaşanan afetler tüm dünya ülkelerinden izlenebildiği için de sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları değil, tüm dünya yardım elini uzatıyor. Zaten buraya kadar bir sorun yok. Sorun bundan öncesinde ve burdan sonrasında var malesef. Afet durumlarında, insanların yardıma koşmaları ve maddi manevi ellerinden geleni yapmaya çalışmaları zaten insanlığın gerektirdiği bir şey ama bu yardımların ihtiyaç sahiplerinin eline yeteri kadar geçip geçmediği yardımların kendisinden çok ama çok daha önemli.

Televizyonlarda yapılan yardım programlarında 62 milyon TL para toplandı. Sanatçılar, geliri depremzedelere gönderilmek üzere konserler veriyorlar. Üç büyük gsm operatörü ve bir çok belediye vatandaşlardan topladıkları yardımları, tırlar ve uçaklarla deprem bölgesine gönderdi. Kızılay deprem çadırlarını ve gerekli malzemeleri tırlarla evlerini kaybeden vatandaşlara ulaştırmaya çalıştı. Buraya kadar üstün iyiniyet ile yapılan çalışmalar insanın gözlerini yaşartacak boyutta olsa da, bu yardımların bir çoğunun ihtiyaç sahibine doğru dürüst ulaşmıyor olması, ülke olarak patinaj yaptığımızın en büyük göstergesi. Bir ayağımız gazda sonuna kadar köklüyoruz ama diğer ayağımız frende olduğumuz için hem benzin harcıyor, hem lastikleri eritiyor, hem de bir adım ileriye gidemiyoruz. Tozu dumana katmamız ise cabası.

Konuyu en baştan ele almak gerekirse, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra, olası deprem felaketlerinde kullanılmak üzere, halktan alınmaya başlanan ÖTV, kurulan deprem fonuna aktarıldı ve boyutu 40 milyar TL ye ulaştı. Şimdi Türkiye vatandaşları, zaten 12 yıldır olması beklenen bir deprem için gereken yardımı peşin peşin yapmışken, şimdi bu yapılan yardımları neyin yardımıdır? Doğrusu, devletin, 40 milyar TL içinden, Van'ın yeniden inşası için bir pay ayırması, ve TOKİ müteahhitlerine, şehrin tamamını maliyetine yeniden inşa ettirmesidir. Ayrıca ülke toprakları içinde fay hatlarının yerleri ve olası deprem beklenen bölgeler bellidir. Bu bölgelerde, beklenen deprem için büyük ve her an tetikte olan afet koordinasyon merkezleri olması gerekir. Bu afet koordinasyon merkezlerinde, bölge halkına yetecek kadar çadır ve prebarik yapı, demonte şekilde bulunmalıdır. Afet koordinasyon merkezi, deprem olduktan sonra, çadırkentin kurulacağı yeri daha önceden belirlediği için, süratle bölgeye ulaşan konusunda tecrübeli elemanlarla 2-3 günde çadırkenti kurmalı, prefabrik yapıları monte ederek de sağlık, eğitim, ve diğer kamu binalarını çalışır hale getirmelidir. Afet koordinasyon merkezleri sayesinde devlet, uydu görüntüleri yardımıyla bölge bölge yıkılan evleri tespit eder ve muhtarlıklar sayesinde yıkılan evlerin sakinlerine ulaşır ve aileleri, büyüklüklerine göre çadırkente taşır.

Devlet bu tür afetler için, önceden dağıtım ağları kuvvetli olan gıda ve tekstil devleri ile işbirliğine varmalı ve afet olduktan sonra deprem fonunda bulunan bütçeden yararlanarak bölgeye gereken gıda ve giyecekler yollamalıdır. Vatandaşların iyi niyetleri ile yollanan gofretler, kışlık kıyafet temizliği yapmak amacıyla yollanan bikiniler, eskimiş kıyafetler ya da koca koca insanlara yollanan çocuk bezleri hem hiçbir işe yaramaz, hem de moral vereceğine demoralize eder.

Halkın yaşanan felakete derin üzüntü duyarak elinden gelen yardımı yapma çabası her ne kadar takdire şayan ise de, planlı programlı bir devlet yardımının yanında beyhudedir. Yardım kamyonları yağmalanır, gönderilen erzakların ve toplanan paraların, ihtiyaç sahiplerine ulaşıp ulaşmadığıdan şüphe edilir. Yardım, disiplinli, programlı ve en büyük otorite tarafından yapılmalıdır. Bunun haricinde yapılan yardımlar vicdan rahatlatma amacıyla yapılır ve tabanca ile sinek öldürmeye benzer. Kurşunlardan elbet birisi sineğe isabet eder ama bunun için bir şarjör boşaltmanın gereği yoktur.

Özetlemek gerekirse, devlet, 12 senedir ÖTV vergileri ile oluşturulan deprem fonunda bulunan 40 milyar TL'yi başka konular için değil, deprem konusu için harcamalı ve fay hatları geçen, olası deprem bölgelerinde teoride değil, pratikte işlevi olan afet koordinasyon merkezleri kurmalıdır. Bu merkezlerde bölge halkının nüfusuna uygun çadırlar hazır tutulmalı ve her türlü uydu görüntülerine ulaşacak kapasitede bilgisayar ve network teknik altyapısı bulunmalı ve deprem sırasında yıkıntı altında kalan afetzedelere yardım edecek, iş makinaları ve özel aletler hazır tutulmalıdır. Ayrıca devlet, önceden bu tür durumlarda tek bir yerden, kontrollü yardımı iletecek gıda ve tekstil devleri ile işbirliği içinde olmalı, afet sonrası gereken ihtiyaçlar, sağdan soldan bulunan kutularla karman çorman değil, gönderilen erzakları en iyi şekilde koruyacak üretici firmaların kendi kolileriyle ve belli bir düzen içinde olmalıdır. Ayrıca devlet, bu fon yardımıyla işini gücünü kaybeden, eve ekmek götüremeyecek durumda olan ailelere de geçici olarak işsizlik maaşı ödemeli, bölge eski günlerine geri dönene kadar devletin eli, fonda toplanan para ile afetzedelerin üstünde olmalıdır.

Oniki senedir yapılan tek şey, fonun kurulması ve paranın toplanmasıdır. Bu para hiç toplanmamış olsaydı da, şu an Van'ın durumunda bir değişiklik olacakmıydı? Görünen o ki HAYIR. Bu şartlar altında Türk insanının yardımseverliğine şükretmekten başka bir çaresi kalmıyor insanın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder