Bir manzaraya, bir
objeye ya da bir kişiye doya doya, sindire sindire baktığınızı düşünün. İşte bu
uzun ve dikkatli bakıştan sonra, gözlerinizi kapatıp, baktığınız manzarayı
aklınızda kaldığı kadarıyla resmetmeye empresyonizm denir. Daha da anlaşılır
tabiriyle izlenimcilik; sanatçının belli bir anda gördüğü şeyi artık
görmüyorken, aklında kaldığı ve ona hissettirdiği biçimde tuvale aktarmasıdır, yani edindiği izlenimin resmini yapmasıdır.
1860 ‘lı yıllarda Fransa'da
bir grup ressamın birbirlerinden etkilenerek ve yeni bir tarz keşfetme
heyecanıyla yarattıkları bu akım sayesinde sanat dünyasında hiçbir şey artık
eskisi gibi olmayacaktır. Empresyonizm sayesinde bizler Claude Monet,
Pierre-Auguste Renoir, Edgar Degas, Camille Pissaro gibi sanat tarihine
başyapıtlar kazandıran sanatçıları tanıdık. Daha sonra gelen Van Gogh, Paul Cezanne,
Paul Gauguin gibi ressamlar ise empresyonizmden etkilendiler ve limitlerin
dışına çıkarak izlenimciliği daha da geliştirdiler.
Şimdi bu kadar kor
bilgiyi niye şıp diye verdin derseniz, tarihin en önemli empresyonist sanatçısı,
hatta belki de en önemli ressamlarından biri şu an Sakıp Sabancı Müzesinde, gözlerinizin
ve ruhunuzun bayram etmesi için sizi bekliyor.
Günlük hayatımızda o
kadar çok gerekli gereksiz şeye bakıyoruz ki. Sabah kaçamadığımız trafikten,
sağda solda bekleyen çöp tenekelerine; orada burada atılmış izmaritlerden,
gazetelerde gördüğümüz insanların insanlara yaptıkları çirkinliklere kadar birçok
şey, aslında ruhumuzu da kirletiyor. İşte sırf bu yüzden bir hafta sonu
gözlerinizi güzel şeylere çevirmekte ve ruhun gıdasını vermekte son derece
fayda var.
Claude Monet 1840 da
Paris’te doğar ve 43 yaşına kadar bu büyülü şehirde yaşar. İzlenimciliği beraber hayata
geçirdiği çağdaşları Manet, Degas, Renoir, Cezanne, Pissaro ve Sisley ile beraber
sanat akademisinde itibar görmemeleri ve bunun devamında açtıkları sergilerde
başarısız olmaları, Monet’yi umutsuzluğa iter ve sanatçı iflas eder. Bu
çaresizlik ve depresyon yüzünden resimlerine bir süre kasvet hakim olur. Monet, bu
depresyondan kurtulmak için kendini yollara vurur ve Avrupa’yı gezer. En
sonunda sanatı için doğa ile iç içe olması gerektiğini düşünür ve 1883
senesinde Sen Nehri kenarında bulunan ve Paris’e 65 km uzaklıkta olan Giverny’ye
yerleşir. Burada bir yandan köy hayatı ile haşır neşir olurken diğer yandan da manzaraları
konu alan resimler yapar.
Bir süre sonra etrafında gördüğü manzaralar kendisini
tatmin etmez ve 1893 yılında evinin yanındaki araziyi satın alır. Bu arazinin
içine büyük bir havuz yapar ve etrafına ağaçlar, çiçekler diker. Hayal ettiği
manzaranın oluşması, yani ağaçların büyümesi, nilüferlerin çiçek açması için
senelerce bekler ve hayatının son 25 senesini kendi elleriyle yarattığı bu cennet
bahçesini resmetmeye adar. 1900 lü yılların başlarında gözleri bozulmaya başlar
ama o gördüğünün hayalini resmetmeye devam eder. Bir sıkıntı vardır ki bozuk
gözlerle artık renkleri eskisi kadar iyi seçemiyordur. Bu sebeple eserleri,
daha sarı ve kırmızı ağırlıklı olmaya başlar. Sonrasında gördüğü tedavilerle
gözleri eski sağlığına kavuşur ve renkler sanatçının gözünde eski hallerine
kavuşurlar. Sakıp Sabancı Müzesinde, ressamın gözlerinin bozulmasından önce ve
sonra yaptığı resimler aynı anda yer almakta. Böylece göz hastalığının bir
insanı ne kadar etkilediğine de şahit olabiliyorsunuz.
Hayattaki güzel şeyleri
seçme, kötü şeylerden kaçma tamamen bizim elimizde. Bu bayramda İstanbul’daysanız,
bir gününüzü Monet’ye ayırın, Emirgan’a gidin, Sütiş’te boğaza doya doya
bakarak demli bir çay için ve sonrasında müzeye girin ve kendiniz için bir fark yaratın.
Yok, İstanbul’da değilseniz sonraki zamanlarda muhakkak yolunuz bir ara Emirgan’dan
geçsin. Yurt dışındaki emsallerinden hiçbir farkı olmamasına rağmen diğerlerine
kıyasla son derece ucuz olan Sakıp Sabancı Müzesi, sizin için Monet’yi getirmiş,
daha ne yapsın?
“Resim yapmak için dışarı çıktığında, karşında neler olduğunu unutmaya çalış. Sadece şunu düşün; burada küçük mavi bir kare, pembe bir dikdörtgen ve sarı bir çizgi var. Doğru rengi ve şekli sana gözüktüğü gibi resmet.” Claude Monet.
Son söz : Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz, ama sanatçı olamazsınız. Mustafa Kemal Atatürk