İlk emri “Oku” olan, ve peygamberinin “İlim, Çin’de dahi olsa
gidiniz” dediği bir dinin inananı olarak; yıllardır İslam aleminden bilimsel
anlamda dişe dokunur hiçbir başarının çıkmamasını zaten çok ironik buluyorum. Bir de İslamiyet’in doğduğu ve en kuvvetli
uygulandığı topraklar olan Suudi Arabistan’da belki de Allah’ın Müslümanların refahı
için bu kadar bol bol bahşettiği günümüzün en kıymetli maddelerinden biri olan
petrolün parasıyla her türlü gavur icadı kullanılmasını ise hayretle karşılıyorum.
Bir taraftan cihat fikriyle yanıp tutuşan arapların, öbür
taraftan bütün paralarını gavur diye tabir ettikleri başka dinden olan
insanların icat ettikleri ve sattıkları Mercedes, Maybach, Bentley, Ferrari,
Boeing, Airbus, Prada, Hermes, Louis Vuitton, Rolex, Patek Philippe, Sunseeker,
Ferretti, Azimut, Microsoft, Apple, Vertu gibi daha burada sayamayacağım bir
çok marka için harcamaları ve yabancı bankalara ortak olmaya çalışmaları bana
çok komik geliyor. Körü körüne şeriat uygularken ve oruç tutmayanları
cezalandırırken, konu zekat vermeye gelince seslerinin çıkmaması, dünya
üzerinde en çok açlık çeken insanların Müslüman olduğunun bir başka göstergesi.
Sadece Suudi kralı, malının 40 ta 1 ini her sene zekat olarak verse, ki
servetinin 40 milyar dolar olduğundan bahsediliyor, dünyada bırakın fakir Müslüman
kalmasını, fakir insan kalmaz ama Kabe’nin olduğu yere bile dev dev süper lüks
oteller ve konutlar yaparak İslam’ın 5 şartından biri olan Hacca gitmeyi bile
üzerinden rant sağlanan bir duruma getirmeleri zaten her şeyi bütün
çıplaklığıyla ortaya koymuyor mu? Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim, bugün dünya
üzerinde hiç değişmeden nesilden nesile aktarılmışsa da, İslamiyet’in Hz.
Muhammed SAV in ilk inanlara öğrettiğinden çok farklı olduğu bir gerçek.
Şimdi İslam aleminin geldiği bu durumu eleştirmeyi bırakıp
kendi iç meselelerimize gelince, bu kadar bilimde ve teknolojide geri kalmışken
gerçekten ihtiyacımız olan, sahip olduğumuz din hakkında bilgi sahibi olmak
mıdır, yoksa imam, hafız ya da hatip olmak mıdır? Din bilgisi ve ahlak dersinin
okullarda okutulmasını ve inandığımız din ve onun tarihi hakkında bilgi sahibi
olmamızı son derece mantıklı bulmama rağmen bu kadar çok imama, hafıza ve
hatibe ihtiyacımız var mı onu merak ediyorum.
Hadi diyelim ki var, peki düşman işgali ile Hristiyan
ülkeler tarafından parçalara ayrılmak istenen ülkemizi kurtuluş savaşı ile
kurtaran ve İslam dininin bu topraklarda devam etmesini sağlayan kişiye duyulan
bu nefret niye? Hristiyanların, misyonerlik ile kendi dinlerini yaymada ne
kadar başarılı oldukları tarih kitaplarında, Kuzey Amerika, Latin Amerika,
Afrika gibi örneklerle sayfalarca yazarken, biz özgürlüğümüzü kaybettiğimiz ve bir
Hristiyan ülke tarafından yönetildiğimiz ve sömürüldüğümüz takdirde kendi
dinimizin gereklerini yapabilecek miydik? Günümüzde Atatürk’ten nefret eden
dini bütün vatandaşlarımız, Hristiyan bir yönetimin altında, Hristiyan bir
şirkette eleman olarak çalışırken oruç tutabilecekler miydi? İşten ara verip
namaz kılabilecekler miydi? Ben bir cumaya gidip geliyorum diyebilecekler
miydi? Bugün, bu topraklarda kendi dinimizi kendi bildiğimiz şekilde
yaşayabiliyorsak, bu Atatürk’ün bağımsızlık adına verdiği mücadelelerin
sonucundadır.
Bugün okullarda yapılan değişikliklerle sadece din bilgisi dersleri
arttırılmıyor, İnkılap Tarihi dersleri de yavaş yavaş kaldırılmaya çalışılıyor.
Atatürk’ün bayramları kutlanmayarak unutturulmaya çalışılıyor. Bu ulusun
bağımsızlık adına vermiş olduğu mücadele unutturulmaya çalışılıyor. Yakın
tarihimiz ders kitaplarından çıkıyor. Geçmişini bilmeyenler, tecrübe sahibi olamadıklarından,
aynı hataları tekrarlarlar ve geleceklerini tehlikeye sokarlar. Bu yüzden doğru
yazılmış bir tarih bir ulus için her şeyden önemlidir. Bütün bu yaşananlara
bakarak diyebiliriz ki artık sadece eğitimi değil, belli konularda öğretimi de evde vermemiz gereken zamanlar geldi, artık günümüzde anne babalara çok daha fazla iş düşüyor.
Kendi maddi ve manevi hırslarımız yüzünden, yabancı uyruklu bakıcıların ellerinde büyümeye terkettiğimiz çocuklarımıza daha fazla zaman ayırmalı ve onlara Atatürk’ün
ve silah arkadaşlarının bu ülke için yaptıkları mücadeleleri anlatmalıyız.
Yaşları küçük olan çocuklarımıza geceleri yatmadan evvel masal gibi okuyarak, daha büyük olanlara ise daha ciddiyetle Atatürk’ü, Kurtuluş savaşını, 23 Nisan’ı, 19 Mayıs’ı, 30 Ağustos’u,
9 Eylül’ü, 29 Ekim’i anlatmalıyız ve onlara Atatürk sevgisini aşılamalıyız. Çünkü bir süre sonra başka bir yerden
öğrenme ihtimalleri kalmayacak. Derslerde okumayacaklar, sokaklarda kutlamaları
görmeyecekler, stadyumlarda gösteriler yapmayacaklar ve çocuklarımızın
çocukları ise tamamen bilinçsiz bir jenerasyon olarak yetişecekler ve yaşayacaklar.
Biz hem Müslümanız,
hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Her iki olguda da tarihimizi ve ne
olduğumuz bilmemiz boynumuzun borcudur. Savaşarak bağımsızlığını kazanmış bir
millet olarak yakın tarihimizi ve İnkılap Tarihimizi bugüne kadar haftada kaç ders
okuttuysak, din kültürü ve ahlak bilgisi dersini de o kadar ders okutmalıyız ve
ilim, irfan sahibi gençler yetiştirmeliyiz. Tabi, Vatikan’ın İslam modelini bu
topraklarda uygulamak gibi bir düşüncemiz yoksa.