Contemporary İstanbul
Bir Contemporary İstanbul Sanat fuarını daha geride bıraktık. Yerli ve yabancı bir çok galerinin katıldığı bu seferki fuar, geçen yıllara göre çok daha büyük bir alanda ve çok daha fazla ziyaretçi katılımyla gerçekleşti. Fuarı bir koleksiyoner gözüyle anlatmam gerekirse genel olarak başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Son yıllarda Türkiyede sanata olan ilgi artışı, bu tür fuarların çok daha keyifli geçmesine sebep oluyor. Zaten ben de çok keyif aldığımdan, ilki çarşamba günü öngösterim, diğeri pazar günü fuarın son günü olmak üzere fuarı iki defa ziyaret ettim.
Fuara girdiğimizde, giriş katında her zamanki gibi Dirimart ve Galeri Artist bizi karşıladı. Hazer Özil'in sahibi olduğu Dirimart, en güzel lokasyona sahip standlardan biriydi. Dirimart'da Ekrem Yalçındağ, Ebru Uygun, Yeşim Akdeniz Graf, Ramazan Bayrakoğlu, Hermann Nitsch ve Peter Zimmerman, eserleri sergilenen sanatçılardan bir kaçıydı. Yeşim Akdeniz Graf'ın işi, sanatçının bugüne kadar gördüğüm en güzel işlerinden biriydi. Yeşim Hanım bu sefer çok daha figüratif ve çok daha canlı renklere sahip bir çalışma yapmış, bu sebeple sanatseverler uzun uzun resme bakmaktan kendilerini alamadılar. Keza Hermann Nitsch'in işi de gördüğüm en güzel Nitsch idi. Hermann Nitsch, genelde tek rengi yoğun kullanarak resimlerini yapar, ama sergide ki resmi sanatçının birden fazla renk kullanarak ve canlı renkler seçerek yapmış olduğu bir işti. Dirimart bir ara o kadar yoğun ziyaretçi ilgisine sahip oldu ki galeri sahibi Hazer Özil ve galeri direktörü Özlem Ünsal yorgunluktan ayakta duramayacak hale geldiler.
Galeri Artist'de ise, Ergin İnan, Abidin Elderoğlu, Ben Willikens ve Wim Delvoye, sanatçılardan bazılarıydı. Özellikle Ergin İnan'ın eserleri ile Wim Delvoye'nin eseri kesinlikle standın en çarpıcı eserleriydi. Türkiye'nin m2 olarak en büyük galerilerinden biri olan Galeri Artist'in sahibi Dağhan Özil, yılların birikimyle Türk sanatseverlere hiç görmedikleri işleri göstererek, Türk koleksiyonerlerin ufkunu açmaya Contemporary Art fuarında da devam etti.
Olcay Art'ın standında Devrim Erbil, Mehmet Uygun ve Barış Sarıbaş'ın eserleri vardı. Devrim hoca'nın meşhur İstanbul eserlerinden birinin 3D animasyonu ise görülmeye değerdi. Haldun Dostoğlu'nun sahibi olduğu Galeri Nev'de ise bence fuarın en güzel işi vardı. Çalışmalarını Los Angeles'da sürdüren Canan Tolon'un dört parçadan oluşan eseri, daha fuar başlamadan 130.000 USD ye satılmıştı. Kendi adıma söyleyebilirim ki en uzun seyrettiğim eser Canan Tolon'un eseriydi ve bu kadar çabuk satılmasına hem sevindim hem üzüldüm. Tayfun Erdoğmuş'un ise çarşamba günkü öngösterimde sergilenen eseri satılmış olacakki, pazar günü gittiğimde en az onun kadar güzel bir başka eseri sergilenmeye başlanmıştı.
Galeri Merkür'de Adnan Çoker ve Bubi'nin eserleri sergileniyordu ve sevgili Bubi yeni tarzıyla bir kez daha sanatseverleri heyecanlandırmayı başarmıştı. Alt katta ise, Art ON Galerinin standı en ilgi çekici standlardan biriydi. Oktay Duran sıcak sohbetiyle Art ON Galeri de bizi çok iyi ağırladı. Sanatçılarından Burcu Perçin'in daha canlı renklerden oluşan yeni dönem büyük ebatlı işleri çok güzeldi ve zaten hemen satıldılar. Neyse ki 3 Mart 2012 de Burcu Hanım'ın bir sergisi olacak, fuar da alamayanlar o sergi de şanslarını deneyebilirler.
Kısa kısa elimden geldiği kadarıyla 2011 Contemporary İstanbul'u size anlatmaya çalıştım. Bütün bir fuarı buradan anlatmak maalesef mümkün değil ve ben asla bir sanat eleştirmeni değilim, zaten olamam da. Bunun için çok ciddi bir bilgi birikimi gerekiyor. Ben sadece bir koleksiyoner gözüyle aklımda kalanları aktarmaya çalıştım. Umarım bundan sonraki fuarlara gitmeniz için biraz olsun heves ya da ilgi oluşturabilmişimdir.
Dedemin İnsanları
Sanat diyip de sinema dan bahsetmezsek olmaz heralde. Ben de geçen akşam gittiğim Dedemin İnsanları adlı filmden biraz bahsetmek istedim. Çağan Irmak yine coşmuş ve çok güzel bir filme imza atmış. Mübadele döneminde daha ufacık bir çocukken Girit'deki evlerinden çıkmak zorunda kalan ve Ege'nin bir kasabasına yerleşen Mehmet bey'in bu göçten yıllar sonra doğan torunu Ozan ile arasındaki ilişkiyi anlatan film, ırkçı felsefeye sahip insanlara da üzerinde düşünecekleri bakış açıları sunuyor. Mekanlar, kostümler ve en önemlisi oyunculuklar bir harika. Mehmet bey rolündeki Çetin Tekindor, biraz Babam ve Oğlum daki rolüne benzer bir rolde oynamış olsa da, yine de gözlerin yaşla dolmasını sağlıyor. Gökçe Bahadır ve Hümeyra da çok başarılı oynamışlar. Yiğit Özşener ise farklı rollerle oyunculuğunu mükemmelliğe doğru götürmeye devam ediyor.
Biz bir zamanlar ne iyi insanlarmışız, o zamanlar hiçbir şeyimiz yokmuş ama ne kadar mutluymuşuz dedirten sıcacık bir film Dedemin İnsanları. Muhakkak görülmesi lazım, pişman olmayacaksınız.
Tolga AYKUT