Hürriyet gazetesi yazarlarından Yonca Tokbaş, 29/02/2012 tarihli yazısında kitap hırsızı olduğunu anlatmış. Kitaplara çok meraklı olduğundan, hatta dayanamayıp onları çaldığından ve bu huyuna da mani olamadığından bahsetmiş. Öğrencilik yıllarında da Boğaziçi Üniversitesi kütüphanesinden kitap çaldığı ve yakalandığı bir anısını anlatmış. Yakalanınca da bütün masumluğuyla kendince yaptığı savunmada kurula “Bu kitabı çaldım çünkü; bugüne kadar kimsenin onu okumamış, bir kere bile almamış olması beni çok üzdü. Değerini anlamamışlar gibi geldi. Ben onu o kadar seviyordum ki, iyi bakarım, hakettiği değeri veririm diye düşündüm” demiş.
Sonra da yazısının ilerleyen kısımlarında okuyucularından hangi kitabı çaldığı tahmin etmelerini istemiş. Bugün 01/03/2012 tarihli yazısında da gelen tahminleri yazmış. Çok yaklaşarak yazarın ismini bilen olmuş ama malesef kitabın ismini bilen çıkmamış. Ben tesadüfen önce bugünkü yazısını okudum, sonra döndüm dünkü yazısını okudum. Eğer ilk yazıyı önce okumuş olsaydım doğru tahmin edeceğimi düşünüyorum, çünkü kitap Ayn Rand’ın Fountainhead adlı romanıymış.
Edebiyat tarihinde çok usta kalemler tarafından yazılmış bir çok ünlü roman var; Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı, Gustave Flaubert’in Madame Bovary’si, Victor Hugo’nun Sefiller’i, Franz Kafka’nın Dava’sı, James Joyce’un Ulysses’i sayarken ilk akla gelenler. Hepsi de toplumun güçlü ve güçsüz yanlarını, insanların egolarını, benliklerinde yaşadıkları karmaşaları, düşüşlerini ve kalkışlarını anlatan birer başyapıt ama bunların hepsinden farklı olarak benim için çok daha önemli olan bir roman var o da Fountainhead.
Belki biraz iddialı olacak ama ben kitap okuyan kişileri Fountainhead’i okumuş olanlar ve okumamış olanlar diye ikiye ayırırım. Çünkü Fountainhead klişe değildir, kitap okumayı seven insanlara sorduğunuzda ya çoğu bilmez ya da bilenlerin akıllarına gelmez. Aynı Yonca Tokbaş’ın dediği gibi insanların değerini anlamadığı kitaplardan biridir. Dünya klasiklerinin arasında ismi geçmeyecek kadar yeni olduğu için çok bilinmez, ancak okuyup beğenen kişilerin birbirlerine tavsiyesi ile kulaktan kulağa yayılır ama bir kez okuyan da Ayn Rand’ın ne demek istediğini, ne aktarmak istediğini çok iyi anlar, ana karakter Howard Roark’a ve onun dimdik duruşuna sempati ve hayranlık duyar. Kitabın kalın görünüşü belki ilk başta gözünüzü korkutsa da, günümüz dünyasının entrikalarını, insanların tek bir merkezden güdülmelerini ve bütün dizginleri tutan en tepedeki otoriteye yapılan başkaldırışı o kadar güzel bir dille anlatır ki, tahmininizden çok daha kısa süre sonunu getirmiş olursunuz.
Görüşleri ve tarzı yüzünden üniversiteden mezun bile edilmeyen bir mimarın, 1920’lerin New York’un da varolma çabalarını, kimseye boyun eğmemesini, doğru bildiği şeylerden vazgeçmemesini, hiçbir zaman tarzından ödün vermemesini, hayata ve onu zorlaştıran insanlara karşı yılmadan dimdik duruşunu ve sahip olduğu kendine güven sayesinde düşmanlarının bile kendisini kıskanmasını ve hayran kalmasını anlatan Fountainhead, aslında Hollywood tarafından filmi bile yapılmış bir roman.
Ayn Rand, günümüzde kişisel gelişim kitaplarında bahsedilen fikir, strateji, hal ve tavırları neredeyse 50 sene evvel kitabında bahsetmiş. Dünya değişiyor gibi gözükse de, aslında insanlar değişmediğinden o günkü tablodan çok da farklı bir tablo yok önümüzde. O sebeple Fountainhead, önemli bir edebiyat başyapıtı olmasının haricinde bir başucu kitabı olarak da görülebilir.
Kitap ile ilgili en güzel yorumlardan biri, kitabın Türkiye’deki dağıtımını yapan Plato yayınlarının sahibi Sinan Çetin tarafından yapılmış yorumdur. Aynen aktarıyorum;
“Elinizdeki bu kitap, dünyanın "fedakarlık tüccarları" tarafından yok edilmemesi için bir AKIL KALKANIDIR. Bu kitap herkesin saldırdığı yapayalnız ben kavramının yeryüzündeki en iyi savunucusudur ve kalabalıklara karşı duran yaratıcılara verilmiş bir ödüldür. Aklın ve mantığın yolunu izlemek isteyen herkese bu rehberi takdim etmekten onur duyuyorum.”
Yonca Tokbaş’ın üniversite kütüphanesinden çaldığı dönemde, kitabın Türkiye’deki kitapçıların raflarını süslemiyor olması, onun için haklı bir mazeret sayılabilir, ama şu an Plato yayınları tarafından nerdeyse 15 yıldır bütün önemli kitapçıların raflarında sizin uzanıp almanızı beklerken, sizin herhangi bir mazeretiniz olamaz.
İyi okumalar.
Tolga AYKUT