5 Kasım 2011 Cumartesi

Ayrılık vaktini uzatmak beraberliği uzatmak değildir, ayrılık vaktini uzatmaktır.

“Dünyada her kişi kendine bir eş arar, taşın kalbi yoktur ama onu da yosun sarar” gibi minibüs camlarında görebileceğiniz tarzda bir laf ile yazıma başlamak istedim. Minibüs camlarındaki yazılar her ne kadar okuyana komik gelse de, aslında hayatın en içinden laflardır. Yukardaki her kişinin kendine bir eş aradığı ile ilgili söz ise, insan denen varlığın tek başına yaşayamayacağının, sosyal bir varlık olduğunun en güzel ifadesi bence. Canlıların en temel güdülerinden biri olan üremenin üzerine bir de insanın sosyal olma güdüsü gelince insanlar ilişkiler peşinde koşmuş, bunların içinden en içlerine sineni de hayat arkadaşı olarak seçer olmuşlardır.

Ergenliğin bitmesi ile karşı cinse ilgi duymaya başlayan kişi, aslında bilinçaltında yavaş yavaş hayat arkadaşını seçmesi gerektiğini düşünmeye başlar. Gençlik döneminde kendisi için en doğru kişiyi seçmek için pratikler yapar. Yaşanan flörtlerin en derinlerdeki amacı, hem kişiye ne istediğini göstermek, hem de kimlerle mutlu olabileceğini ve hayat kurabileceğini anlamasını sağlamaktır. Gençler, lise ve üniversite yıllarında gönül ilişkileri yaşayarak önce kendi cinsini, sonra karşı cinsi tanır. Bu flörtler sayesinde kişi, hayattan beklentilerini, zevklerini, ideallerini öğrenir. Ne tarz insanlarla anlaşabildiğini, nasıl sosyal ortamların kendisine uygun olduğunu keşfeder. Her ilişki, mutlu bir evlilik yolunda bir derstir. Yaşanan ilişkilerden derslerini öğrenenler, hayattan ve bir eşten ne istediklerini anlarlar ve kendileri için daha doğru seçimler yaparak, hayatlarını şekillendirirler. Derslerini öğrenmeyenler, öğrenene kadar benzer dersleri almaya devam ederler ve yerlerinde sayarlar.

Evliliklerin yüksek oranda boşanma ile sonuçlanmasının en büyük sebeplerinden biri de insanların bu dersleri almamalarıdır. Bir insan hayatının ortalama 75 yaşına kadar sürdüğü, ergenliğin bitip, flörtün 16 yaşında başladığı ve çocuk yapıp rahatça büyütebilmek için insanların ortalama evlenme yaşlarının 28 olduğu düşünülürse, flört için geçen zaman 12 sene iken, evlilik ile geçen zaman 47 yıldır. Buradan da anlaşılacağı gibi evlilik insan hayatında çok önemlidir ve insanın hayat arkadaşını doğru seçmesi hayati önem taşır. Evlilik yıllarca sürdüğünden ve geçen o uzun zaman acı tatlı birçok tecrübeye gebe olduğundan hayat arkadaşının seçimi için insanın kendine çok önemli kriterler koyması gerekir. Evlilik için ilk şart sevgi ise de maalesef sevgi tek başına yeterli olmaz. İnsanlar evlilik düşünmeyecek kadar genç oldukları zamanlarda salt dış görünüş, seksilik, karizma gibi insanı etkileyen özelliklere bakabilirler, ama artık çanlar evlilik için çalmaya başladıysa, zamanınızın geldiğini düşünmeye başladıysanız, hayattan beklentiler, uyum, beraber geçirilen zamanların keyfi en az dış görünüş kadar önemli olmalıdır.

Flört döneminde salt aşk ya da sevgi ile kurulan ilişkiler, sevginin azalması ya da zamanla farklı frekanstan yayın yapılmaya başlanması sebebiyle biter, ama ilişkilerin bitmesi çok da önemli değildir. Dediğimiz gibi önemli olan dersi öğrenmektir. Kendini tanımaktır, ne istediğini bilmektir, kimin uygun olduğunu anlamayı öğrenmektir. Evlilikler direk ilişki zihniyeti ile sadece aşk, sevgi ya da alışkanlıklar sebebiyle başlarsa, sonunun boşanma olma ihtimali çok yüksektir. Evlilik kararını alırken, sadece kalbimizin değil mantığımızın da sesini dinlememiz gerekir. Çünkü aşk sonsuza kadar devam etmez, yerini sevgi ve saygı alır. Bunun için de paylaşımların çok yüksek olması gerekir. Günümüzde boşanmaların artma sebeplerinden biri de çiftlerin evlilikleri için beraber geçirdikleri zamanın azalmasıdır. Paylaşımı azalan, beraber ve keyifle geçirilen zamanlarla beslenmemiş bir evlilikte, taraflar zamanla birbirlerine yabancılaşırlar. Evli bir çiftin en önemli önceliği, evliliklerinin kendisi olmak zorundadır. Öncelik sırasında işten ve aileden sonra gelen evlilikler çatırdamaya müsait evliliklerdir.

İnsan neye emek verirse, onun için kıymetli odur. Emek verilmeyen bir evliliğin, kişiler için önemli olması da beklenemez. Özellikle günümüzde boşanmaların dünyanın en doğal şeyi gibi gösterilmesi, insanları “amaan olmazsa boşanırım ne olacak” gibi düşüncelere itmektedir. Halbuki olan çocuklara, yok olan milli servete ve boşanan çiftlerin psikolojilerine olmaktadır.

Flörtler, evliliğin hazırlık sınıfı olduğundan, ilişki yaşayan insanların, kendisini kandırmaması ve geleceği olmayan bir ilişki için zaman harcamaması gerekir. Yalanların en zararlısı, insanın kendisine söylediği yalandır. Fiziki çekicilik ile başlayan flörtte, kişilerin çok çabuk bir şekilde; sahip olunan zevkler - hobiler, hayattan beklentiler ve benzeri konularda ortak payda arayışına girmesi gerekir. Zaman çok hızla aktığından, yıllar tahmin edilemeyecek kadar çabuk geçer. Her çiçekten bal almak çok güzeldir ama dünyada ne arılar biter ne de çiçekler. Nilüferdi, Yasemindi, Güldü, Laleydi derken bir anda Murathan Mungan’ın o ünlü dizeleri vücut bulur; bir akşamüstü kimsecikler olmaz yanınızda, ya da olması gerekenler yanınızdakiler değildir.

Flört ede ede, kendimizi ve evleneceğimiz kişiyi tanıdığımıza göre, sonu olmayacak bir ilişkiyi sırf elektrik, sevgi, inat, takıntı, ya da hırs yüzünden sürdürmek son derece yanlıştır. İlişkiler de bazen her şey anlaşılmış ve limandan demir alma vakti gelmiştir ama insan yukarda saydığımız sebepler yüzünden yapamaz. Bana müsaade diyemez, mücadele eder, ama hiçbir mücadele, olmayacak bir şeyi olduramaz. Bir ilişki zaten kendi akıntısıyla akmıyorsa, içinize bir şeyler sinmiyorsa, siz sadece kaçınılmazı geciktirirsiniz o kadar. Burada yapılacak en doğru hareket, gerekli dersleri alarak temiz bir sayfa açmaktır.

Diyelim ki, New York’a 10 günlük tatile gittiniz ve 10 gün bitti, bavullarınızı aldınız, otelden çıktınız, şehri arkanızda bırakarak, havalimanına geldiniz. Uçağınız sabah 10 da kalkacak ama tam o sırada hava muhalefeti sebebiyle uçuşların ertesi güne ertelendiği haberini aldınız. Şehre geri dönemezsiniz, hiçbir otelde rezervasyonunuz yok, tek çareniz, ya terminalde beklemek ya da havalimanı oteline gitmek. Peki, uçuşunuzun tam bir gün ertelendiği bu durumda tatiliniz mi bir gün uzamıştır yoksa dönüş yolunuz mu bir gün uzamıştır? Maalesef uzayan dönüş yolunuzdur.

İlişkilerde de bu aynen böyledir. Yani ayrılık vaktini uzatmak, beraberliği uzatmak değildir, ayrılık vaktini uzatmaktır. İlişkilerde zaman geçtikçe vites atmak gerekir. Vites atılmayan, bir sonraki adıma geçilmeyen ilişkiler zamanla insanı yormaya başlar. Kişi bu tür sonu gelmeyecek ilişkiler yaşadıkça yorulur, yoruldukça katılaşır, katılaştıkça da zorlaşır. İlişki kurmaya daha az uygun bir ruh haline bürünür. Gerçekleri göremediği için sürdürebilmek adına mücadele ettiği ilişkilerde, kaçınılmaz sonu engelleyemez, neticesinde morali ve psikolojisi bozulur, müesseseye olan inancını yitirir. Böyle durumların yaşanmaması için ya ilişkide zaman geçtikçe vites atmalı, atabilmeli ya da taraflardan biri sebebi ile atılamıyorsa da ayrılık vaktinin geldiği anlaşılmalıdır.


Can Yücel'in "olmuyorsa zorlamayacaksın", mottosunu, "kesinlikle deneyeceksin, ama olmuyorsa zorlamayacaksın" olarak değiştirmek galiba en doğrusu. Önce hayattan ne istediğinizi iyice belirleyip, size bunu kimlerin sunabileceğini düşünmeli ve adımlarınızı ona göre atmalısınız. Siz evlenmeyi düşünürken, karşınızdakinin konuyla alakasının olmaması, ya da siz çocuk sahibi olmayı hayal ederken, karşınızdakinin kariyeri yüzünden çocuk istemediğini söylemesi, size demir alma vaktinin geldiğinin en büyük göstergesidir. O saatten sonra ilişki olduğunu düşünerek yaşadığınız her saat, ayrılık vaktini uzatmaktan başka bir şey değildir.

Bir şeyin olup olamayacağını denemeden bilme imkanımız malesef yok. Tecrübelerimle sabittir ki, bazen hiç tahmin etmeyeceğiniz kişiler, hayattan beklentiler, niyetler ve amaçlar aynıysa sizin için en doğru kişiler olabiliyor. İnsanları kesinlikle tanımaya çalışmamız, ve şans vermemiz lazım. Doğru insanı bulmak için, önce birilerinin de doğru insan diyebileceği biri olmak gerekir. Doğru insanı tanımanız, gereken şansı vermeniz, ve geceleri beraber kalkıp çocuğunuzu pışpışlayacağınız, beraber yaşlanacağınız, yaşlar kemale erse bile el ele yürüyeceğiniz birine, yani hayallerinizdeki hayat arkadaşına kavuşmanız dileğiyle.

Tolga AYKUT

1 yorum: